PESİMİST SULTAN CEVAPLIYOR



 

 Okur mektubu :

“Sevgili Pesimist Sultan , Uzun zamandır blogu takip ediyorum . 1yılda80kitap çok büyük bir iddia . Ayrıca çok farklı bir eylem . Bir kitap sever olarak yaptığınız işi takdir etmemek elde değil. Bu bloga hayat veren tüm arkadaşları ve sizi tebrik ediyorum . Ve soruyorum neden kitap ? Ayrıca bir yılda 80 kitap okuyacaksınız da ne olacak ? En derin saygılarımla , “
( Rumuz : kitap kurtçuğu )



Sevgili kitap kurtçuğu ,

Öncelikle bu devirde her şeyin bir kurdu varken ve birileri kitabın bile kurdu olma hevesindeyken , “ kitap kurtçuğu “ gibi mütevazı bir rumuz seçmeni çok ince buldum  . Zaten bilen bilir kitap okuyan insan naif olur . Kitap okumak , okumaya başlamak , okumaya niyet etmek , okuduğunu rüya da görmek , okuduğunun el falında çıkması gibi tüm eylemler yeni bir yaşam biçimi ve anlayışına adım atmanın başlangıcıdır .

İşte Pesimist Sultan ‘ ın kitaplarla ilgili serüveni de böyle bir başlangıçla ortaya çıktı. Hemen el falında kitapla ilgili bir işaret gördüğümü düşünmen yersizse de  bir el falının insan hayatını  çok farklı bir noktaya götürebileceğini Oscar Wilde ‘ in bir öyküsünden öğrendiğim doğrudur . Sonrasında insanın ölmek için yalnızca bir kuruntuya kapılmasının yeterli olabileceğini Gogol ‘ un bir öyküsünden , sadece mektup yazarak roman yazılabileceğini de Reşat Nuri Güntekin ‘ den öğrendim. Öğrendikçe iştahım öyle çok arttı ki daha çok okumak daha çok öğrenmek istedim . Küçük dünyamın dışında yeni bir dünyanın kapıları aralanmıştı . Göz kamaştırıcı bir hayal dünyasına yine kitaplarla adım attım . Kelimeler öyle değerliydi ki söylenen tek bir cümleyle saatler sürebilen hayaller kurmaya başladım . Hani barut fıçısına giden bir yol yaparsın ve fitili ateşlemek için bu yolu kullanırsın , işte kitaplar benim için fitili ateşleyen yol oldu.

Şimdi bu tarihi bilgileri neden paylaşıyorum ; çünkü soruyorsun “ neden kitap  ? “ . İşte kitap bana ve sanırım onun peşinden giden tüm okura  gerçeklik dediğimiz dünyadan çok daha fazlasını verdiği için kıymetli .

“Bir yılda 80 kitap okuyacaksınız da ne olacak ? “ soruna gelince , bu sorunun cevabını çok iyi bildiğini tahmin ediyorum ancak yazıyı okuyacak bahtsızlara da bilgi vermek fayda var diye açıklamak istiyorum. 1 yılda 80 kitap , okur –okur ve okur- yazar bir grup gencin kendisine koyduğu bir hedeftir. Yılda 20-25 kitap olan okuma ortalamamızı biraz daha yukarı taşımak ve bu hedefin peşinden giderken birazda eğlenme planıdır aslında .

Sadece bu fikir bile , 1 yılda 80 sevgili , 10 yılda 60 ülke , 1 yılda 365 film gibi sohbet konuları yaratmış olup , sadece fikri atılan eylemlerde dahi iddialı olabilecek bir sosyal çevrenin varlığını ortaya çıkarmıştır . Hatta 1 yılda 80 sevgili fikriyle ilgili sohbet ederken bir arkadaşın “ sevgili olmaktan ne anlıyorsunuz ve haftaya ortalama kaç kişi düşüyor ?” sorusu ve kafasında küçük çaplı bir hesap kitaba girmesi hepimizi çok güldürüp düşündürmüştür . Bu kulvarda kimseyle yarışma niyeti olmayan ve 80 yılda 1 sevgili ‘ yi yanında tutmayı başarmak ( pesimist olmamın bir sonucu ) dahi hedefi olamayan bir cinsi latife göre bu da insanları anlamak yolunda bir adım olmuştur vesselam .

Ayrıca bu eylemin benim açımdan yeni yazarlar tanıma anlamında çok faydalı olduğunu belirtmek isterim. Bu vesileyle İhsan Oktay Anar , Yaşar Kemal , Orhan Pamuk , Haruki Murakami  , Okay Tiryakioğlu , Ahmet Ümit  ve daha nice yeni yazarla ilk kez tanıştım. Tanıştım dediysem yanlış anlama onların dünyasına kitapları yollu adım attım demek istiyorum. Özellikle Murakami ile oluşan bağımızın yıllarca devam edeceğini ümit ediyorum . Hem sadece yazarlarla değil , kitap severlerle olan dostluğumu da pekiştirdi bu eylem . Gerçi ne yalan söyleyeyim oldu bitti kitap okuyan insanlara önyargılı bir sevgi beslerim.

Aslında  en önemlisi kitap okumanın bizi daha iyi bireyler yaptığına olan inancımızın bir sonucudur bu eylem ( bkz.http://1yilda80kitap.blogspot.com/2012/01/kitap-okuma-yarismasi.html ) .
Daha iyi biri olmak kimseyi popüler yapmaz değil mi ? Ancak senin ilgini çekmiş olmak bizi mutlu etti . İstediğin her zaman yazabilirsin. Görüş ve eleştirilerini de paylaşırsan ayrıca mutlu oluruz.

Sevgiler ,
Pesimist Sultan

MASUMİYET MÜZESİ


“Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum.” Nobel ödüllü büyük yazarımız Orhan Pamuk’un üzerinde altı yıldır çalıştığı harikulade aşk romanı bu sözlerle başlıyor... Masumiyet Müzesi’ni okurken yalnız aşk hakkında değil, evlilik, arkadaşlık, cinsellik, tutku, aile ve mutluluk hakkındaki bütün düşüncelerinizin derinden etkilendiğini ve kitabın rengârenk dünyasından hiç ayrılmak istemediğinizi göreceksiniz. 1975’te bir bahar günü başlayıp günümüze kadar gelen İstanbullu zengin çocuğu Kemal ile uzak ve yoksul akrabası Füsun’un hikâyesi; hızı, hareketi, olaylarının ve kahramanlarının zenginliği, mizah duygusu ve insan ruhunun derinliklerindeki fırtınaları hissettirme gücüyle, elinizden bırakamayacağınız ve yeniden okuyacağınız kitaplardan biri olacak. Ülkemizde ve dünyada milyonlarca okurun sevgi ve hayranlığını kazanmış olan, kitapları elli sekiz dile çevrilen ve her yeni romanı büyük bir merakla bütün dünyada beklenen Pamuk, okurlarına unutulmaz rüyalar gibi, akıllardan hiç çıkmayacak sarsıcı bir hikâye anlatıyor.


Müze

Orhan Pamuk’un son romanıyla aynı adı taşıyan müzesi 28 Nisan’da açıldı . Füsunla Kemal’in büyük aşkının hatırası olan eşyaların sergilendiği müze fikri Orhan Pamuk’un kafasında romanla birlikte şekillenmişti. Nobel ödüllü yazarın 15 yıllık hayalini gerçekleştirmesi 10 yılı aştı. Füsun Keskin’in ailesiyle oturduğu evi simgeleyen, Orhan Pamuk’un tıpkı kendi roman kahramanı Kemal gibi satın alıp müzeye dönüştürdüğü ev, Çukurcuma’da. 1200’den fazla eşyanın sergilendiği müzeyi en ince ayrıntılarına kadar kuran kişi Orhan Pamuk. Biraz da 1950-1990 arası Türkiye’deki gündelik hayatı anlatan bu müze, Orhan Pamuk’a göre içindeki ressamın ortaya çıktığı bir iş...
(Beyoğlu’nda, bir zamanlar orta gelir grubundan insanların oturduğu Çukurcuma’daki bu ev 19. Yüzyıldan kalma bir eski bina. Adresi Çukurcuma Caddesi, Dalgıç Çıkmazı, No:2)

http://www.masumiyetmuzesi.org




YEDİNCİ GÜN




Türk Edebiyatının usta kalemlerinden İhsan Oktay Anar, yeni romanı Yedinci Gün'le beş yıl aradan sonra tekrar okurlarıyla buluşuyor.

Her kitabıyla okuru ayrı meselelerin, mesellerin ve hikayelerin içinde gezdiren, ustalıklı dili ve yarattığı atmosferle Türk edebiyatında özgün bir yer edinen İhsan Oktay Anar, bu kez Yedinci Gün adlı romanıyla okur karşısında.

ARKA KAPAK YAZISI
Çizgilerin kürelere, zamanın sonsuzluğa, sonsuzlukların da hayâllere dönüştüğü bir hikâyedir bu. Sıradan insanların sıra dışılığı, bilinen hikâyelerin düşlere dönüşümü, zaafların asîlleşmesi, erdemlerin ardındaki günâhkârlık tüm içtenliğiyle akacak zihinlere. İnsan olmanın en zayıf ve en yüce yanları, bir hikâyenin dokunuşuyla bir kez daha bilinebilir olacak. İhsan Oktay Anar, bu yeni düşüyle sizleri bir kez daha şaşırtacak. Çizgilerde değil kürelerde gezinecek, bilinen zamanların bilinmeyen anlarına yolculuk edeceksiniz. Alışık olmadığınız bu dünyanın kapısından girdiğinizde âşinalık hissedecek, sadeliğin ihtişâmına teslim olmanın rahatlığıyla kendinizi akışta yolculuk ederken bulacaksınız.


Kaynak : SABAH
http://www.sabah.com.tr/kultur_sanat/edebiyat/2012/08/13/ihsan-oktay-anar-yedinci-gunle-geliyor