Yorucu bir kitap fuarı gezmesinin ertesi günü , kitap taşımaktan yorulmuş kolların ağrısıyla karşılıyor sizi . Yani kitap okumak yalnızca zihne değil bedene de faydalı , bütün hamlığınızı bir günde alıp götürüyor . Kitap kokusundan öyle sarhoş oluyorsunuz ki ne başka bir koku duymak istiyorsunuz ne de başka bir meşguliyet.
Fuara gitmek kolay olmadı
Biliyorsunuz İstanbul Büyükşehir Belediyesi her yıl fuar merkezine giden ücretsiz araçlar tahsis ediyordu . Bu yıl durum değişmiş , yine merkezi noktalardan araçlar fuar merkezine gidiyor ancak ücretli . Durumdan haberdar olmayan birkaç yolcu ile otobüs şoförleri arasında yaşanan münakaşa ile güne başladık . Bilirsiniz aydın kesim her zaman otoriteye tepkilidir , yolculardan bir amcamız servisin ücretli olmasını hazmedemedi ve bunu şikayet edilebileceği en son kişi olan araç şoförüyle tüm otobüsü geren bir atışmaya girişmeyi kendine görev edindi.Tartışmaya dışarıda bekleyen diğer personelde katılınca kalkış saatinden daha geç hareket etmek zorunda kaldık ve hep birlikte bu gerginliğin bir parçası olduk . Yine birkaç yolcunun araya girmesiyle nihayet yola çıkabildik.
Metrobüs candır canandır , ama devam eden metrobüs çalışması çiledir…Çalışma yüzünden daralan yolda , klasik trafik stresimizi de yaşamış olduk . Hafta içi alışık olduğumuz trafik çilesine hafta sonu da katlanmak zorunda kaldık vesselam. TUYAP ın konumu beni her zaman düşündürmüştür zaten . Böylesine önemli etkinliklerin yapıldığı bir fuar merkezinin bu kadar ulaşılmaz sahalara inşa edilmesi manidar değil mi ? Avcılar ’dan fuar merkezine gitmeniz , yani sadece 10 km. lik mesafeyi kat etmeniz yarım saatten fazla sürüyor . İşte tüm bu olumsuzluklarla TÜYAP ‘ a ulaşmayı başardık .
Çocuklar her yeri güzelleştirir
Fuar merkezinin girişinde organizasyon başarılıydı . Çok kalabalık olmasına rağmen girişte uzun kuyruklar oluşmadı .
Kahvaltısız evden çıkınca ilk uğradığım yer kafeterya oldu . Çayım ve sandviçimle bir grup ilkokul öğrencisinin masasına konuk oldum . Öğretmenleriyle geldikleri fuarda serbest zaman kullanıyorlardı ve nezaketle kendilerine eşlik etmemi kabul ettiler . Sohbet konuları kısıtlı bütçe, alınan kitaplar , annelerin çantalara koydukları beslenmelerdi . İçlerinden birinin aldığı kitabın adı : Baba Bana Kedi Al . Yüzlerinde ki gülümseme , bakışları , konuşmaları nerdeyse beni bile dünyanın hala büyülü bir yer olduğuna inandıracaktı . Onlarla vedalaşmak gerçekten zor oldu .
Umut : düş mü ? gerçek mi ?
Bu yıl düzenlenen fuar için belirlenen tema , “umut : düş mü ? gerçek mi ?” oldu . Kitap günleri boyunca birçok konuk yazar bu tema üzerinden söyleşiler düzenledi . Bizim de Mehmet Altan ‘ ın konuyla ilgili söyleşisine katılma imkanımız oldu .
Mehmet Altan’ın akademisyen kimliğinin damgasını vurduğu söyleşide , insanlığa ilham olan tüm düşlerin gerçek olabileceği , ülkedeki beklentiler ve düşlerin ne kadarının gerçek olabildiği , ülke ve dünya gündemine değinildi . Evet “vicdani ret “ bile konuşuldu.
Ancak benim aklımda yer tutan Altan Hoca ‘nın sorusu oldu : Bugün diğer hayata intikal etseniz ve yanınızda yalnızca tek bir anıyı götürme imkanınız olsa hangi hatıranızı götürmek isterdiniz ? Bununla ilgili uzun münazaralar yaptım kafamda ama konuyu dağıtmamak için burada bahsetmiyorum.
İğne attık yere düşmedi
Fuar oldukça kalabalıktı. Geçen yıllarla kıyaslandığında ilginin arttığını söylemek mümkün . Yürümekte zorlandığımız anlar oldu . Ama olsun da böyle bir etkinlikte kalabalık olsun diyerek çarpanlara sinirlenmedim bile .
Bu yılın dikkat çekici unsurlarından biri de yayınevlerinin standlarıydı . Kitabın çok güzel bir aksesuar olduğunu bir kez daha gördük. En çok Doğan Kitap ve A.P.R.I.L yayınlarının standlarını beğendim.
İlk Ahmet Ümit kitabımı aldım
Fuarda katıldığımız ikinci söyleşinin konuşmacısı Ahmet Ümit ‘ ti. “
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder